Üsküdar'a gider iken, aldı da bir yağmur. (위스퀴다르 가는 길에 비가 내리네.)
Üsküdar'a gider iken, aldı da bir yağmur. (위스퀴다르 가는 길에 비가 내리네.)
Kâtibimin setresi uzun eteği çamur. (내 서기의 긴 외투자락이 흙탕물에 끌리네.)
Kâtibimin setresi uzun eteği çamur. (내 서기의 긴 외투자락이 흙탕물에 끌리네.)
Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur. (서기가 잠에서 덜 깨어 눈이 감겼네.)
Kâtip uykudan uyanmış gözleri mahmur. (서기가 잠에서 덜 깨어 눈이 감겼네.)
Kâtip benim, ben kâtibin, el ne karışır. (서기와 나, 서로 손을 섞네.)
Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır. (서기의 풀 먹인 셔츠도 얼마나 잘 어울리는지.)
Üsküdar'a gider iken, bir mendil buldum. (위스퀴다르 가는 길에 손수건 하나를 찾았네.)
Üsküdar'a gider iken, bir mendil buldum. (위스퀴다르 가는 길에 손수건 하나를 찾았네.)
Mendilimin içine de lokum doldurdum. (손수건 안에 또 로쿰을 담았다네.)
Mendilimin içine de lokum doldurdum. (손수건 안에 또 로쿰을 담았다네.)
Kâtibimi arar iken, yanımda buldum. (내 서기를 찾으니 내 곁에 있었네.)
Kâtibimi arar iken, yanımda buldum. (내 서기를 찾으니 내 곁에 있었네.)
Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır. (서기와 나, 서로 손을 섞네.)
Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır. (서기의 풀 먹인 셔츠도 얼마나 잘 어울리는지.)
Kâtip benim ben kâtibin el ne karışır. (서기와 나, 서로 손을 섞네.)
Kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır. (서기의 풀 먹인 셔츠도 얼마나 잘 어울리는지.)